MUMU'NUN MACERALARI







        Yeni bir güne uyanmanın uyku mahmurluğu ile yeni güne gözlerini açtı ,Kerem ve Eymen kardeşler. 
Onlar için her gün gibi sıradan bir gün diye düşünüyorlardı ki ,bugün hafta sonu olduğunu ve okulun tatil olduğunu fark ettiler. Ne hikmetse aynı anda bu durumu hissettiler,aynı anda:  ''Oleyyy !Yaşasınnn" diye bir ses evde yankılandı.
 
Bugün yapacakları etkinliklerin heyecanı gözlerinden okunuyordu. Elini yüzünü yıkayıp kahvaltı masasına gelene kadar bu sevinç devam etti.

Kahvaltı bitene kadar yapması gereken son bir görevleri olduğu kendilerine söylenmedi. Ve elhamdülillah,eline sağlık diyerek masadan kalkarken her birinin 4'er sayfa ödevleri olduğu ve hafta sonu en az bir hikaye kitabı okuması gerektiğini annesi tarafından onlara söylendi. 
Söylendi söylemesine de gözlerindeki sevinç, hayır hayır! Keşke öyle olsaydı, o derin üzüntü birden bire tüm evi  kapladı ... Bu manzara benim de içimi parçaladı. 

Çocuklar: - "Anne ödevleri akşam yapsak ama hikaye kitabı okumazsak olur mu? " Diye kendince cazip bir teklifte bulundu ama bu teklif annesince kabul görmedi. 

            Hikaye kitabı okumayı neden sevmiyorsunuz ki? diye konuya dahil oldum.  Halbuki hikaye  kitabı okumak  hayal gücümüzü çok geliştirir. Ben sizin yaşlarınızdayken (ki şu an 8 yaşındalar) en az 200 tane hikaye  okumuşumdur belki de daha fazla diyerek onları teşvik ederken azzıcıkk mübalağayı da abartmış olduğumu inceden hissettim.

Bu sözlerim onları biraz düşündürdü diye hissederken daha fazlasını yapmam gerektiğini düşündüm. Ödev konusu olan ilk hikaye kitabını okuyup bitirdim ardından özetini çocuklarıma ballandıra ballandıra anlattım.

Kerem hemen sordu: "Baba bizde büyüdüğümüz de demin anlattığın gibi bir hikaye yazabilir miyiz?" 
-Tabi ki dedim yazabilirsiniz ama önce çok kitap okuyup hafızanızı ve  hayal dünyanızı geliştirmeniz gerekiyor. Sonrasında istediğiniz gibi yazabilirsiniz. 
Eymen: : Çoçuklar için hikaye kitaplarında  hep resimler oluyor, peki onları nasıl çizeceğiz?

- Siz kendi hikayenizi elinizden geldiği kadarıyla  yazacaksınız.  Resim konusuna gelince? Resim çizmeyi zaten çok seviyorsunuz, Odanızın duvarında resim asacak boş yer kalmadı.Hepsi de birbirinden harika resimler ve boyamalar, şu şekilde başlarsınız;  hikayenizi yazdıkça o an ki durumla ilgili karakterlerin nasıl göründüğünü   hayal edip onu çizebilirsiniz.
Zaten bunlar bir başlangıç, yazıp çizdikçe hep bir sonrakin de  daha iyisini yapacaksınız.

Kerem :  " Peki ilerde yazdıklarımız  bu kitaplar gibi olur mu? 
-Nasıl yani anlamadım dedim.
Kerem sözüne devam etti:" Bizimde yazdıklarımız bir kitap haline gelebilir mi? Bizim de bir kitabimiz olabilir mi? 

- Neden olmasın?. Bu işin kolay kısmı önemli olan senin okuman ,yazman hayal edip  resimlerini çizebilmendir.  Sen yaz ben sana tüm isteğimle mutlulukla  yardımcı olurum. Ben bunları söylerken birden gözüm Eymen'e takıldı.  Masadaki kaleme,kağıda dalgın dalgın bakıp gülümsüyordu.

Eymen'in kafasına belli ki bir şeyler takılmıştı.
Tam ben nedenini soracakken heyecanla söze başladı.
- " Baba biz bu kitapları yazarsak çok para kazanır mıyız? Bir de Benim öğretmenim kitapları çok seviyor, eğer kitap yazarsam hediye olarak öğretmenime verirsem çok mutlu olur değil mi?

- Harika bir fikir bu. Bir öğretmen için bundan daha iyi bir hediye olamazdı. Helal olsun sana! Ama hikaye kitabını hem yazıp hemde resimlerini siz yaparsanız çok değil ama sizin için iyi bir miktar para kazanırsınız tabi ki! Zaten para önemli değil çoçuklar , çok güzel bir anı olur bu bizim için.

Kerem: " O zaman iş bölümü yapalım biran önce ,resimleri ben çizeceğim, Eymen'e de hikayemiz hakkında bilgiler veririm, yazilari da o yazar olur mu baba ? Ayrıca resimleri de ben yaparsam bir personele de  pala (para) vermek zorunda kalmayız .Kiaplarıda az palaya(paraya) satalım ki , parası olamyan çocuklarda alabilsinler. Siz şimdi bana söyleyin bu hikayede ne anlatılacak.? Ona göre bir resim yapayım.''dedi. 

''R'' Harfini söyleyemeyen canım oğlumun bu kadar hızlı motive olması (gaza gelmesi) beni çok mutlu etmişti. Hemen editörümüz Eymen kahramanımız hakkında genel hatları ile bilgileri sıraladı. 
- '' Kahramanımız hayvanat bahçesinde yaşayan, kitap okumayı ve muzu çok seven, gözlüklü küçük bir maymun olsun.'' 
Neden gözlüklü bir maymun ?
Eymen - '' Çok kitap okuyor ya . Gözlük ona lazım olacak, bu arada gözlüğün rengi mavi olsun. maymunun adı da ... Mumu olsun.'' Ama çoookkk yaramaz ve şakacı bir maymun olması lazım'' dedi. ve bir sürü detaylar konuşuldu,tartışıldı karara bağlandı...

Vay canına ! Olaylar çok hızlı gelişiyor. Sabah ödevim var diye ağlayan 8 yaşındaki çoçuğum. Bir anda adı az önce hasbel kader  konulmuş ('Mumunun Maceraları ) bir hikaye kitabının editörlüğüne soyundu. Diğer evladım bu yaşta para kazanıp oyun konsolu alabilirim hayaliyle bir hikaye kitabının resim çizeri olmak için can atıyor.

Bu kadar  güzel gelişmelerden sonra bizim payımıza da önemli bir sorumluluk düştü. Uzun zaman sonra kalemi kağıdı elime alıp, çalışmalara başlamak bana da çok mu çok iyi geldi.
 Bu hikaye böyle başladı. Peki nasıl bitecek ? Bunu da artık zaman gösterecek ...


HEVES ETMİŞ ÇOCUK

 


      Bilmediğin çok şeyler var dostum. Diyerek girdiğim cümlelerim oldu arkadaş arasında.Çok şey biliyorum ama anlatamam şimdi. Bir anlatırsam gündem olur,siyasi kriz olur.Ekonomi bozulur.Dış güçlerin oyununa geliriz.Sosyal medyada trend oluruz ne gerek var şimdi ağrısız başımızı derde sokmaya?Diyerek gizem kattığım cümlelerim söylemlerim çok oldu yalan değil.

    İlk başlarda inanlar az değildi hani.Anlat abi benden sır çıkmaz diyeni de gördüm. İnanmış gibi yapıp arkadan söveni de. Direk açık sözlü olup hadi ordan git işine. Senin bildiklerini kim ne yapsin diyip gizemimin gizli kalmasına engel olan arkadaşlar getirdi beni kendime.

Gece düştüğü yerde uyuya kalan,ertesi güne planı olmayan ,sadece uyandığı güne şükreden bir adamım ben. Haftalık plan yapmayı bırak günlük plan yapamam.bir telefonla değişir plan program.

John Lennon üstad ne güzel demiş:
"Hayat,biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir"

Bu söz tam beni anlatıyor. Tam plan yapayım derken başıma yeni bir olay
 geliyor. Bırak gelecek için plan yapmayı , bir haftalık süre için bile program yapamam ben. Belkide o yüzden severim bu sözü.

     Bu arada acayip bir huy tebelleş oldu bana bu sıralar.
Her gün yeni bir şeye ilgi duyarım. Heves edip kendimi hemen inandırırım o işi yapabileceğime. Bir gün bir yazarın hayatını okurum bir kaç eserini araştırırım hemen tamam ben de yazar olacağım derim. Ben de yapabilirim. 
Aradan çok az  zaman geçer bir film,dizi seyrederim bu senaryo böyle olmamış der bi güzel eleştiririm ben daha iyisini yaparım der işe koyulurum. O branş la ilgili kaynakları toplar az karıştırıp daha el sürmem. Ben ona , 
o bana bakar dururuz.
Geçen gün  Özdemir Asaf'dan,Cemal Süreyya'dan  şiir okurken birden şiir yazarken buldum kendimi.
Hak getire iyi ki tanıdık pilot ,kaptan felan yok çevremde.Onlara  heves etmek bile pahalı.
Anlayacağınız heves etmek benim işim. Çok hızlı gaza gelirim. Siz mesleği söyleyin yeter ki bana.Öyle fizibilite felan da  yok bende ,kısa bi düşünür hemen yaparım derim.

Zaten ne geldiyse başıma bu gereksiz heveslerden geldi. İnsanın bir ölçüsü olur  arkadaş! Önce bi kendini bilir dime.? Yeteneğini bil ona göre hareket et sende.

İçimdeki ses bana çoçukluğumdan belli der ki; sen de öyle bir yetenek var ki, bir keşfedebilsen!Biri keşfetse! Uff Dünyan değişecek.
Çocucukluğumdan belli  iç sesim bile bana yalan söyledi. Belki de gereksiz heveslerimin tek sebebi kendisi!

Bugün plansız bir şekilde halısaha maçına çağırdılar beni.Ordan dönüyorum şimdi.Adam eksikmiş akıllarına ilk  ben gelmişim. Akıllarına ilk ben geldigim için sevineyim mi? Üzüleyim mi? Onu bile kestiremedim.
Dönüş yolunda kendi kendime iç sesimle konuşurken buldum kendimi. Ona cevap veriyordum.Galiba yanımdan geçenlerde de duydu.
- Yok yok yokk... benden futbolcu felan olmaz .

""Oysa ki :büyük hayaller kuran ,sıradan insanlardık"
Salih Yıldırım

Az önce bakkaldan aldığım çekirdeği çitlerken, hayalere dalıp, çekirdeğin kabuğunu yere düşürdüm. Eğilip alırken birden aklıma bu söz geldi. Hazır iç sesimde ortada yokken , öyle ulu orta bir söz de ben söyleyeyim dedim...





John Lennon

EVVEL ZAMAN İÇİNDE ...

 
           


            Uyumamak için direniyordu çoçuğum ,televizyonda gördüğü çizgi filme bakarken belki de hayaller kuruyordu. Dedim ki ; yavrum gel  sana bir masal anlatayım birlikte uyuyalım.
''Hangi masalı anlatacaksın baba? ''dedi.   
  Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ...

Yazmayı çok seven, birbirinden güzel yazılar kaleme alan bir o kadar güzel paylaşımlar yapan çok değerli insanlar varmış bu diyarlarda. Kimisi blog sayfalarında günlük yazılar yazar, kimisi haftalık paylaşımlarda bulunur. fakat  bir şekilde yazarmış ve çokça okurmuş. Çünkü bu insanlar için yazı yazmak,yazdıklarını okutabilmek ekmek gibi su gibi hava gibi elzem bir ihtiyaçmış.

             Yazmak; içini dökmek ,rahatlamak ,ruhunun ihtiyacını karşılamak , varlığını var olanlara anlatabilmekmiş tek gayesi. Gün gelmiş büyük bir tufan kopmuş! Yer yerinden oynamış ! 
 Yok yok böyle olmamış( sil o cümleyi).. Aniden  olmamış bu tufan. Önce insanlar sosyalleşmek istemiş.Başka arayışlar içerisine girmiş.Bu zaman zarfında teknoloji çok gelişmiş ve haliyle insanlarda çok değişmiş. Bunu fırsata dönüştüren şirketler çok fazla programla, uygulamayla ,oyunla kazanma hırsıyla , insanları baştan çıkarmış . İnsanlar sosyalleşeyim derken bu arayışta kaybolup gitmiş. Rivayet odur denilir ki , dün ne yediğini unutan insan arkadaşının paylaşımlarından yediğini içtiğini takip eder hesap sorar  olmuş birbirinden. İnsanlar zamanını hiç için tüketip eğlenir gününü gün eder ne okur ne de yazarmış. 

            Neden sonra anlamış ki , bu gidişe bi son vermek gerekir. Başlamış hemen bir kenara attığı kitapları okumaya. Notlar almış okuduğu kitaplardan.Yeni fikirler gelmiş aklına birden hevesi artmış.Yaşama sevincini artıran havasına ,suyuna kalemine  kavuşmuş.Masalda burda bitmiş.
Gözleri dalan çoçuğum uyumadan tek bir cümle söylemişti.
''Anlattıklarından hiç bişey anlamadım baba''

             Evet bende anlamadım yavrum bende ...  Yazmadan neden geçirdim onca zamanı?
İşte böyle mişli 'zamanlarda  kaybolduk biz.!
  Yazılarını okumaktan zevk aldığım arkadaşlarım ,üstadlarım  nerede acaba şimdi? 
         Kim bilir? Ne yapıyorlar şimdi ? ...





TRİP YAPANI ,TRİBÜNE YOLLAMALI



Ey sen hatun kişi !  Nedir bu tribinin endişesi.
Yıl olmuş 2015 ,sen hallen teknoloji çağında sessiz iletişim teknikleri sergiliyorsun. Anladım küsmedin bana. Az biraz gücendin,kırıldın bir bakıma. Evet senin yaptığın küsmek değil,biraz kımıl kımıl onun bir eşi benzeri.
Seven insanı çileden çıkarmak için bu trip, dış mihrapların bir oyunu mu bu ? Erkeğin hayatla sınavı, varoluşu mu yoksa sonu mu?

-Beni anlamıyorsun diyorsun?
*Seni çok iyi anlıyorum,gel bu durumu enine boyuna bi konuşalım.Gerekirse tartışalım, müzekkere edelim.Bir açılım da biz yapalım diyorum,hemde trip üstüne nedersin?diyorum işte ...

- ''Konuşacak bişey yok,konuşmak istemiyorum şuan''

* Belli ki konuşulacak bişey var bi sorun var açıklığa kavuşturalım istiyorum.

- ''Artık gerek yok. Onu baştan yapacaktın sen. Artık iş işten geçti''.

*Bir de bu olayın başı var demek ? hımm acaba millattan öncesine mi,sonrasına mı dayanıyor?
Ey sen güzel insan evladı! Seveni çileden çıkarmak ,baştan çıkarmakla bir mi sanıyorsun? Diyorsun ki bazen böyle sevgi olmaz olsun.

- ''Küsmedim, sana sadece gücendim, Aradaki farka dikkat et. Küsmeden önceki safa dayım şuan.
Beni tatmin etmezsen, çok aşırı ilgi göstermezsen bana, benden çekeceğin var bilesin. 
Ben senden çok şey istemiyorum. Sadece ilgi istiyorum. 
Sevmeyen bi insan trip te atmaz bi kere ,onuda koy o koca kafanın içine.
Trip atıyorum sana evet, seni önemsiyorum.Benim için çok önemlisin diyorum. Ama sen bunu anlamıyorsun. Sen var ya düpedüz bir odunsun, öküzsün''.

*Odun mu, öküz mü? güzel benzetmeler. teşbihte hatta olmazmış der gülüp geçerim kızmadım sana.

-''Bana neden kızacakmışsın ki,hem suçlu hem kuvvetlisin hea''!

*Bu böyle olmaz hatun kişi ! Sen hiç erkek tribi gördün mü ey sevgili.

-Erkeğin tribi de mi varmış? Güldürme beni.

* Dur göstereyim nasıl oluyor. Bir göstereyim beğenmezsen para yok.
 Uff  yaa !! Bu melet bulaşıcıymış az sırtımı kaşı sana ...



Bence ; trip (gücenme,darılma,burun kıvırma) erkeklerin sabrını ölçmek için, bayanlar tarafından geliştirilmiş ve patenti alınmış bir çin işkencedir. Şahsi kanaatim. Eğer bu trip dedikleri şeylere ilk başta yeterince nüfus edemezseniz, bir sonraki trip daha afilli olacaktır biline.
Trip; veba gibi , İnternet te bir virüs gibi, baksana günümüzde bayandan bayana hızla bulaşmakta.

Kadın der ki ; ''Az empati yap beni düşünsene, o zaman beni daha iyi anlarsın.''
 Tam tersi bayanlarda bi empati yapıp bir düşünse ya, Erkeklerde trip yapsa sürekli başlarının etini yese, En güzel anın keyfini bayanın tribi gibi hiç etse. üç günlük dünyayı sana dar etse.
Olur mu ? Nasıl olur sence?

-Yok canım erkek mi trip atmak mı? Beceremezler ki onlar.Hem yapsa bile eline yüzüne bulaştırırlar .




                                                              Salih Yıldırım

SENDEN ÖTE




Sessizliğin sesinde,
Yahut söz gelişinde,
Her iç geçirişimde,
Sen geçiyorsun aklımdan.


Varlığın rabbimden armağan,
Sıcaklığın derdime derman,
Yaşamalıyım seni her an,
Sana; aklım ,fikrim müsait her zaman ...


Salih Yıldırım





ASLA ! DEMEM ASLA!




Katiyen,kesinlikle asla ...

Cümle içerisine bir hirsla yerleştirdiğimiz kim bilir ne zaman,nerde Sarfetiğimiz beyhude sözler değilmidir bunlar.

Asla yapmam dediğin kaç tane şey kaldi henûz yapmadiğin.Demek ki daha vakti var diğer yapilacaklarinin.

Sen sen ol büyük lokma ye ama büyük lafsöz etme! Sonra eller duyar söz olur ,yüzün kizarir dert olur, söyleyen diller düğümlenir lâl olur.



















GEÇ GELEN YAZMA AŞKI ...




Benim için girişler her zaman zor olmuştur . İnternet'i aktif kullanan biri olarak bu zamana kadar neden bu tarz blogların dikkatimi çekmemesinin sebebinin içimdeki yazı yazma cevherinin yeni ortaya çıkmasından mı ya da  yazma isteği verecek bir ilham kaynağının olmamasından mı acaba ?
Çünkü bu zamana kadar neden yazmıyorsun diye soran olmadı...

Bu sorunun üzerine bende neden yazmayayım diye düşündüm. Bu blogda  yazar arkadaşların desteğiyle ve  yazılarını okudukça yazma isteğim gün geçtikçe arttı. Fakat gel gör ki  takip edip yazılarından ilham almayı düşündüğüm arkadaşlar buralarda gözükmüyorlar. Bana neden yazmıyorsun diye soran arkadaşlarım, size bu zamana kadar çok yazdınız artık yazmayın mı dediler? Nerelerdesiniz, hey güzel insanlar :))

Blog yazarlığına başlamak için geç mi kaldım acaba? Onu bunu bilmem ama artık bende yazmaya karar verdim. Yazılarımı içimden gelerek sizlerle bol bol paylaşacağım kısmet olursa. Peki ne yazacağım ben? İşte onu bende bilmiyorum ama  özellikle seyahat,yaşam,kültürel etkinlikler, yazılar ve şiirler gibi paylaşımlarımı bundan sonra sık sık görebilirsiniz. 

En başta dedim ya girişler benim için her zaman zor olmuştur diye.önemli olanda zoru başarmanın vermiş olduğu keyifle hep bir sonraki  adımı atmak. 
ayrıca size bir şey itiraf etmek istiyorum ki bu yazı benim lise sıralarında tuttuğum günlüklerin dışındaki ilk yazım Belki bu paylaşımım size normal bir yazı olarak gelebilir ama benim için gerçekten güzel ve özel bir başlangıç olacağını düşünüyorum.

Nice güzel ve özel paylaşımlarla görüşmek dileğiyle ...

Sevgiler 

Az önce okundum.

SEFİL BİR YALNIZLIK

Sen avutulmuş bir hüznün  belki de son demisin demin aglamaya hazırlanırken şimdi tebessüm eden yüzümsün ...